Yazar: editor

Dış genital organlarda oluşan sivilce olarak tanımlanabilecek kabarıklıkların en sık görülen nedenleri şunlardır: Kıl kökü iltihabı: Ciltte bulunan bakteriler nedendir. Antibiotikler ve apsenin boşaltılması gereklidir. Kondilomlar: HPV virüsü etkendir. Genellikle sivri-keskin köşeli yapıdadırlar. Hızla yayılabilirler. Rahim ağzında da yerleşebilirler. Bazı tipleri kötü huylu olabilir.Lokal kremler veya solusyonlar hafif lezyonlarda ekilidir. Yaygın lezyonlarda ise cerrahi olark çıkartılmaları uygundur. Bistüri veya LEEP adı verilen işlemle tedavi edilirler. Herpes döküntüsü: Herpes virüs Tip II etkendir. Çok ağrılı içi sıvı dolu kabarcıklar şeklindedir. Bölgesel krem veya ağızdan alınan haplarla tedavi edilirler. Bu hastalıkların önemli bir bölümü bulaşıcıdır. Cinsel ilişki bulaşmada en önemli nedendir. Bunun dışında hijyenik olmayan havuz-banyo gibi ortamlar, ortak eşya kullanımı da nedenler arasında sayılabilir.    

Aşırı tüylenme tanımının objektif bir kriteri yoktur. Irklara, coğrafik bölgeye, ailesel yapıya göre tüy yoğunluğu ve rengi farklılıklar gösterebilir. Bacaklar ve kollarda tüylerin varlığı bir dereceye kadar kabul edilebilirken, özellikle karın ve yüz bölgesinde artan tüylenme rahatsız edici olabilir. Tüylenmenin hormonal faktörlere bağlı olup olmadığını araştırmak için hipofiz bezi, yumurtalık, tiroid bezi, böbreküstü bezi hormon düzeyleri incelenir. Bunlarda olan artışlar bu bezlerin normalden fazla büyümesi veya tümörlerine bağlı olabilir. Bu durumda tanıyı kesinleştimek için ultrasonografi, MR, Tomografi gibi yöntemlerden yararlanmak gerekebilir. İlgili organda mevcut olan patolojiye uygun ilaç tedavisi veya cerrahi girişimde bulunulur. Yumurtalıkları ilgilendiren ve en sık rastlanan nedenlerden biri Polikistik Over Sendromu’dur. Polikistik over sendromunda medikal tedavi ön planda olup cerrahi müdahale ilaç tedavisine yanıt alınamayan durumlarda seçilebilir. Herhangi bir hormonal bozukluk saptanamadığında epilasyon ve benzeri estetik çözümler uygulanabilir.

Serviks Displazileri (Rahim Ağzının Hücresel Değişiklikleri) Halk arasında rahim ağzı diye tabir edilen rahim bölgesine serviks adı verilir. Serviks rahimin vajen içinde kalan kısmı olup jinekolojik muayenede gözle görülebilir parçasıdır. Serviks üzerinde vajenin yassı hücreleri ile rahimin dikdörtgen şeklindeki salgı yapan hücrelerinin karşılaştığı bölgeye ise transformasyon zonu adı verilir. Hızlı hücre farkılaşmasına sahne olan bu bölgede yassı hücreli metaplazi adı verilen ve yassı hücreli vajen hücrelerinin diğer hücrelerin üzerini örtmesi ile karakterize bir değişim olur. Bu değişim özellikle genç yaşlarda daha fazla olmaktadır. Bu hücre değişimi sırasında transformasyon zonunda kanser öncüsü olabilecek hücreler ortaya çıkar. Displazi adı verilen bu değişimden sorumlu olan temel etken ise human papilloma virusudur (HPV). HPV derideki siğillerden sorumlu olan bir virüstür. Bu virüsün bazı tipleri genital bölgede yerleşir. HPV cinsel yolla bulaşır ve hiç ilişkide bulunmamış kadınlarda görülmez. 2007 Şubat ayında JAMA da çıkan bir araştırmada Amerikan Birleşik Devletlerinde HPV yaygınlığı cinsel olarak aktif olan kadınlarda %8.8 olarak bulunmuştur. Dünya genelinde ise bu oran yaklaşık %10 civarındadır. HPV erkekte de penis üzerinde siğiller oluşturur. HPV transformasyon zonundaki hücrelerin çekirdeklerine girerek hücrenin genetik yapısını yeniden programlar

Kategori Jinekoloji

HPV Enfeksiyonu ve Genital Siğiller Human Papilloma Virüsü (HPV) nedir? • *HPV, ağız ve alt genital bölgeyi kaplayan deride siğil, kanser öncülü lezyonlar ve bazı kanserlere yol açan, küçük DNA grubuna ait bir virüstür. • *Bugün için 200’den fazla tip tanımlanmıştır. Bunların her biri kendi aralarında hafif genetik yapı farklılığı taşır. • *Virüsün genetik yapı farkı, sebep olacağı lezyonun yerini ve şeklini belirler. • *Sadece alt genital bölgede enfeksiyona sebep olan 40 tip bulunur. Geri kalan tipler vücudun diğer bölgelerindeki cildi, eller, ayaklar vb. enfekte eder. Düşük ve yüksek riskli HPV tipleri hangileridir? • Alt genital bölgede kanserle ilgisi olup olmamasına göre genital HPV tipleri iki ana gruba ayrılabilir (düşük riskli ve yüksek riskli HPV’ler). • Düşük riskli HPV tiplerinin (6, 11, 42, 43, 44, 54, 61, 70, 72 ve 81) kanserle ilişkisi yoktur. Bu nedenle bunlara nonkarsinojenik HPV denir. • Yüksek riskli HPV tipleri (16, 18, 31, 33, 35, 39, 45, 51, 52, 56, 58, 59, 68, 73 ve 82) rahim ağzı, vajina, vulva, anüs ve penis kanserlerinde saptanmıştır. Bu yüzden bunlar karsinojenik HPV olarak adlandırılmıştır. • Genital siğillerde en sık saptanan tipler (>%90) HPV 6 ve HPV 11’dir. • Sağlıklı ve rahim ağzı kanseri olan kadınlarda en sık saptanan HPV tipi HPV 16’dır. • Rahim ağzı kanserlerinin çoğuna (%80) sadece 4 HPV tipi sebep olur

Kategori Jinekoloji

Çoğu kadının hayatında en az bir kez karşılaştığı sorunlardan biri yumurtalık kistleridir. Normal şartlarda bile kadın için çok rahatsız edici bir durum yaratan yumurtalık kistleri bazen hamilelikte de oluşabilir. Anne adaylarında ortaya çıkan kistlerin büyük bir bölümü hamileliğin 14. haftasına kadar kendiliğinden geçer. Tespit edilen kistlerden 6 cm’den küçük olanlar çoğunlukla yüzde 90 oranında kendiliğinden geçerken, daha büyük olanlar ancak yüzde 60 oranında geçer. Hamilede yumurtalık kisti tespit edildiğinde çoğu zaman hamileliğin 1. haftasına kadar kistin geçmesi için beklenir. Hamileliğin bu dönemine kadar geçmeyen kistler ise bebek ve anne adayı için oluşacak riskler daha az olduğu için 18. haftadan sonra ameliyatla alınabilir. Yumurtalık kisti riskleri Hamilelik esnasında ortaya çıkan kistler çoğunlukla ağrıya sebep olurlar. Ayrıca yumurtalığın ve kistin dönerek burkulması (torsiyon), kist içine kanama ve enfeksiyona yol açabilirler. Yumurtalık kisti tedavisi Anne adayında görülen yumurtalık kistlerinin tedavisi hamileliğin dönemi ve kistin ebatları göz önünde bulundurularak uygulanır. Hamilelik ilerlememişse ve kistküçük ebatlarda ise anne adayı takip edilir. Yumurtalık burkulması (torsiyon), rüptür (patlama), hemorajinin (kanama) söz konusu olduğu durumlarda hemen cerrahi tedavi uygulanır. Hamile saptanan kistler 7 – 8 cm’den büyük

Kategori Jinekoloji

Uterusun kas hücrelerinden köken alan iyi huylu tümörler myom olarak adlandırılır. Myomlar kadın üreme sisteminde en sık karşılaşılan tümörlerdir. Her 4-5 kadından birisinde büyük ya da küçük bir myom bulunmaktadır. Myomlar genelde herhangi bir belirti vermezler ve rutin incelemelerde saptanırlar ve bu nedenle tedavi edilmeleri de gerekmez. Düzenli kontroller ile büyüklük ve durumlarının takip edilmesi genelde yeterli olur. Bu kitleler menopoz sonrasında durgun bir döneme girerler ve artik büyümezler, tam tersine küçülme eğilimi gösterirler. Belirti vermeleri durumunda en sık karşılaşılan yakınma adet kanamalarının fazla olması, ve buna bağlı olarak gelişen kansızlık yani anemidir. Myomlar bazı durumlarda kısırlığa ya da tekrarlayan düşüklere neden olabilirler. Myomun konumu infertilte olan ilişkisini belirler. Tüplerin rahim ile birleştiği kornual alana yakın yerleşmiş olan myomlar tüplerin geçirgenliğini etkileyebilirken, endometriumun düzenini bozan myomlar embryonun yerleşmesi ve gebeliğin devam etmesini olumsuz şekilde etkileyebilirler. Yine myomlara bağlı olarak doğum sonrasında kanama fazla olabilir, rahim yeteri kadar kasılmayabilir. Myomların neden olduğu bir başka yakınma da bası nedeni ile görülen ağrı ve komşu organ etkileridir. Çok büyük myomlar karında şişliğe yol açabilir. Myomların lokalizasyonlarına göre tanımlanmaları Genel olarak kural myom y

Kategori Jinekoloji

Kısırlık sebebi Endometriozis nedir? Endometirozis sık karşılaşılan ve üreme çağındaki kadınları etkileyen bir hastalıktır. Normalde rahim içini örten zar tabakasının olması gereken yer dışında herhangi bir yerde bulunmasıdır. Endometrium dokusu ister rahim içinde isterse dışında olsun adet siklusu sırasındaki östrojen ve progesteron düzeylerindeki yükseliş ve düşüşlere duyarlıdır. Hormonların etkisi ile büyüyen ve kalınlaşan doku, hormonlardaki azalmayla beraber kanayabilir. Rahimin içindeki endometrial dokunun aksine bu hatalı yerleşmiş dokudan köken alan kanın dışarıya akışı yoktur. Ortaya çıkan kan birikerek kistleşebilir ya da çevre dokulara yerleşebilir. Endometriozis tamamen östrojen hormonuna bağımlı bir hastalıktır. Görülme sıklığı Endometriozisin tanısı cerrahi olarak konduğu için gerçek görülme sıklığını saptamak mümkün değildir. Bugün için kabul edilen %5-10 oranında rastlanıldığıdır. En sık yumurtalıklarda görülür. Olguların %75inde lezyon overlerdedir, daha sonra sırası ile karın zarının rahmin arkasında kalan boşluğunda (douglas poşu), rahmi yerinde tutan bağlarda, tüplerde, barsaklarda, mesanede, rahim ağzı, vajina, dış cinsel organlarda, cerrahi yaralarda, dikişli doğum esnasında açılan kesilerde görülürler. Nadiren göbek deliği, burun zarı gibi uzak organlarda görülebilir. Literatürde erkeklerde de görülebildiği bildirilmiştir

Kategori Jinekoloji

Özellikle 30 yaş altı kadınlarda sıkça rastlanan bir hastalık olan Polikistik Over Sendromu (PKOS), yumurtalıkta kalın yumurta dokusu içinde iyi huylu birçok kistin oluşmasına denir. Beyinde hipofiz bezinden salgılanan LH ve FSH hormonlarının anormal şekilde üretilmesinden kaynaklanan hastalık sonucunda, yumurtalıklarda her ay düzenli olarak yumurtlama olmaz. Yumurtalıklardan erkeklik hormonunun salgılanmasına sebep olan Polikistik Over Sendromu’nun pek çok hormonal hastalık gibi nedenleri tam olarak bilinmiyor. PKOS nasıl oluşur? Hastalığın ortaya çıkışı tam kısır döngüye benzer. LH hormonundaki artış yumurtalıklarda erkeklik hormonu yapımını arttırır. Bunun sonucunda salgılanan erkeklik hormonları (androjenler) yağ dokusunda östrojene dönüşür. Son aşamada östrojen dönüşte LH üretimini yeniden arttırır. Bu kısır döngü kilo kaybı veya yumurtalıkların baskılanması gibietkenlerle kırılabilir. Yine kilo fazlalığına bağlı olarak insüline karşı bir direnç ortaya çıkar ve neticede hormonal denge bozularak yine bu kısır döngü elde edilir. Ne zaman ortaya çıkar? Polikistik Over Sendromu (PKOS) ilk kez ergenlik döneminde adet kanamalarının başlaması ile tanınır ve üreme çağındaki kadınların %3 – %5’ini etkiler. Bu dönemde adet düzensizlikleri en önemli uyarandır ve neredeyse hastaların %75’inde görülür. En sık rastlanılan düzensizlik seyrek adet görme ş

Kategori Jinekoloji

Gebelikte vücutta meydana gelen değişikliklerden bazıları anne adayında rahatsızlık yaratır. Bu rahatsızlıklardan bazıları erken gebelik döneminde bir kısmı da doğuma yakın dönemde gelişir. Aşağıda sıralanan durumların hepsinin aynı gebede görülmesi şart değildir ve patolojik bir duruma delalet etmez. Her kadının gebeliği kendine özgüdür. Memelerdeki Değişiklikler Gebelerin çoğunda memelerin ebadı büyür. Bu gebelik hormonlarının etkisiyle süt bezlerinin büyümesine ve yağ dokusunun artışına bağlıdır. Memelerde gerginlik ve hassasiyet oluşur. Bu durum gebeliğin ilk ve son aylarında daha belirgindir. Memelere gelen kan miktarı arttıkça mavi renkli kan damarları görünür hale gelir. Meme başlarının rengi koyulaşır ve “kolostrum” denen koyu kıvamlı bir akıntı oluşabilir. Bu değişikliklerin görülmesi normaldir, bir hastalığa ya da ters bir duruma delalet etmez. Memeleri saran pamuktan yapılmış sütyen tüm gün boyunca kullanılmalıdır. Memelerin ebadı arttıkça sütyen değiştirilmelidir. Bu amaçla üretilmiş gebelik sütyenleri piyasada satılmaktadır. Akıntı varsa bu amaç için üretilmiş meme başı petleri kullanılmalıdır. Meme başları ılık sadece ılık suyla temizlenmelidir. Sabun veya benzeri ürünler kuruluk yapabilir. Yorgunluk-Halsizlik Gelişen fetus anne adayına ek enerji gerektirir. Bu da yorgunluğa neden olur. Bu durum gebelik sırasında sık görülen demir

Kategori Gebelik

Sağlıklı ve dengeli bir beslenme rejimi ile gebelik sırasında kişiden kişiye değişebilen miktarda ağırlık artışı olur ve gelişen bebeğe yeterli miktarda besin maddeleri aktarılır. “Gebenin iki kişilik yemek yemesi” gerekir şeklindeki görüş tamamen yanlıştır. Gebelik sırasında ek kaloriye gereksinim olduğu doğrudur ancak sağlıklı bir bebeğin gelişebilmesi için anne adayının gebelik öncesi döneme ek olarak günde 100-300 kcal alması yeterlidir.   Ortalama bir ağırlığa sahip kadın gebelik sırasında 11-15 kg alır. Gebelikten önce ideal kilodan daha az ağırlığa sahip bir kadın ise gebelik boyunca 13-18 kg kadar almalıdır. Aşırı kilolu kadınların da 6-11 kg almaları yeterlidir. Ancak her bireyin gebeliğinin kendine özgü olduğu ve gebelik sırasında kesinkes alınması gereken ağırlık olmadığı unutulmamalıdır. Gebelik komplike değilse, birlikte gestasyonel diabet (gebelik şekeri) veya preeklampsi yoksa katı bir diyet ve ağırlık takibi yapılmasının yararlı olmadığı bilimsel olarak kanıtlanmıştır.       Alınan kiloların dağılımı:   Bebek 3.5 kg Plasenta (eş) 0.9-1.5 kg Amniotik sıvı 1-1.5 kg Meme dokusu 1-1.5 kg Yağ 2.2-4 kg Kan dokusu 1.5-2 kg Uterus 1-2 kg   Toplam 11-15 kg   Öğün sayısı artırılmalıdır. Yani azar azar, sık sık yemek yenmelidir. Uzun süre aç kalınmamalıdır. Gebeler yanlarında fındık-fıstık-cev

Kategori Gebelik