Gebelikte vücutta meydana gelen değişikliklerden bazıları anne adayında rahatsızlık yaratır. Bu rahatsızlıklardan bazıları erken gebelik döneminde bir kısmı da doğuma yakın dönemde gelişir. Aşağıda sıralanan durumların hepsinin aynı gebede görülmesi şart değildir ve patolojik bir duruma delalet etmez. Her kadının gebeliği kendine özgüdür. Memelerdeki Değişiklikler Gebelerin çoğunda memelerin ebadı büyür. Bu gebelik hormonlarının etkisiyle süt bezlerinin büyümesine ve yağ dokusunun artışına bağlıdır. Memelerde gerginlik ve hassasiyet oluşur. Bu durum gebeliğin ilk ve son aylarında daha belirgindir. Memelere gelen kan miktarı arttıkça mavi renkli kan damarları görünür hale gelir. Meme başlarının rengi koyulaşır ve “kolostrum” denen koyu kıvamlı bir akıntı oluşabilir. Bu değişikliklerin görülmesi normaldir, bir hastalığa ya da ters bir duruma delalet etmez. Memeleri saran pamuktan yapılmış sütyen tüm gün boyunca kullanılmalıdır. Memelerin ebadı arttıkça sütyen değiştirilmelidir. Bu amaçla üretilmiş gebelik sütyenleri piyasada satılmaktadır. Akıntı varsa bu amaç için üretilmiş meme başı petleri kullanılmalıdır. Meme başları ılık sadece ılık suyla temizlenmelidir. Sabun veya benzeri ürünler kuruluk yapabilir. Yorgunluk-Halsizlik Gelişen fetus anne adayına ek enerji gerektirir. Bu da yorgunluğa neden olur. Bu durum gebelik sırasında sık görülen demir
Sağlıklı ve dengeli bir beslenme rejimi ile gebelik sırasında kişiden kişiye değişebilen miktarda ağırlık artışı olur ve gelişen bebeğe yeterli miktarda besin maddeleri aktarılır. “Gebenin iki kişilik yemek yemesi” gerekir şeklindeki görüş tamamen yanlıştır. Gebelik sırasında ek kaloriye gereksinim olduğu doğrudur ancak sağlıklı bir bebeğin gelişebilmesi için anne adayının gebelik öncesi döneme ek olarak günde 100-300 kcal alması yeterlidir. Ortalama bir ağırlığa sahip kadın gebelik sırasında 11-15 kg alır. Gebelikten önce ideal kilodan daha az ağırlığa sahip bir kadın ise gebelik boyunca 13-18 kg kadar almalıdır. Aşırı kilolu kadınların da 6-11 kg almaları yeterlidir. Ancak her bireyin gebeliğinin kendine özgü olduğu ve gebelik sırasında kesinkes alınması gereken ağırlık olmadığı unutulmamalıdır. Gebelik komplike değilse, birlikte gestasyonel diabet (gebelik şekeri) veya preeklampsi yoksa katı bir diyet ve ağırlık takibi yapılmasının yararlı olmadığı bilimsel olarak kanıtlanmıştır. Alınan kiloların dağılımı: Bebek 3.5 kg Plasenta (eş) 0.9-1.5 kg Amniotik sıvı 1-1.5 kg Meme dokusu 1-1.5 kg Yağ 2.2-4 kg Kan dokusu 1.5-2 kg Uterus 1-2 kg Toplam 11-15 kg Öğün sayısı artırılmalıdır. Yani azar azar, sık sık yemek yenmelidir. Uzun süre aç kalınmamalıdır. Gebeler yanlarında fındık-fıstık-cev
Plasenta ve bebeğin doğumundan sonra başlayan anne vücudunda gebelik sırasında meydana gelen fizyolojik değişikliklerin ortadan kalkması ve genital organların gebelikten önceki şekline dönmesine kadar olan döneme lohusalık dönemi denilmektedir. Ortalama 5 hafta kadardır. Ancak annedeki organ ve sistemlerin gebelik öncesindeki haline dönmesi aylarca da sürebilir. Rahim küçülür, emzirme rahimin küçülmesinde önemli bir faktördür. Lohusa doğumdan sonra ilk 24 saat içinde mutlaka görülmelidir, doğum sonrası kanama miktarı oldukça önemlidir. Özellikle ilk 2 saat annenin kanamasının dikkatli takip edilmesi gereken bir dönemdir. Doğumu izleyen dönemde adet, emzirmeyen kadınlarda 6-8 hafta içerisinde başlar, emziren kadınlarda ise daha geç başlayabilir. Ancak emzirme her zaman adet mekanizmasını baskılamaz, meme verdiği halde gebe kalan kadın sayısı göz ardı edilemeyecek kadar fazladır. Bu nedenle lohusaya aile planlaması konusunda eğitim ve danışmanlık verilmelidir. Doğumu izleyen ilk 2 gün lohusaya sıvıdan zengin bir diyet verilir. Diyet protein, meyve, sebze içermelidir. Bunun yanında aşırı beslenmeden kaçınılmalıdır. Lohusalıkta günlük beslenme ihtiyacı 2600-2800 kcal. dir.İlk günlerde ağır, posalı ve gaz yapan yemekler verilmemelidir. Ayrıca lohusaya sigara, alkol gibi sütle bebeğe geçeceği hatırlatılarak kullanmaması konusunda eğitim verilmelidir. Doğumu takiben 2. günde lohusa ay
Yeni doğan bebeğin beslenmesini sağlamak üzere gebelik süresince hazırlanan meme bezleri faaliyete geçerek süt salgılanmasına başlar. Gebelik sırasında hormonların etkisiyle gelişen meme bezlerinden süt salgılanabilmesi için prolaktin hormonuna, salgılanan sütün kanallardan atılabilmesi için de oksitosin hormonuna ihtiyaç vardır. Doğum yapan kadında süt salgısı doğumu izleyen 24-72 saat içerisinde başlar. Süt salgısı başlamadan önce memelerde şişlik, lokal ısı artışı, sertleşme ve hafif ağrı görülür. Memeden ilk gelen süt bebeği enfeksiyonlara karşı koruyucu ve bağışıklık özelliği yüksek kolostrum denilen süttür. İnsan yeni doğanı tüm memelilerde kangurular hariç en zayıfı ve anneye en çok bağımlı olanıdır. Meme anneden herhangi aktif bir uyarı almadan 4. gebelik ayından itibaren süt vermeye tam olarak hazırdır. Meme başı duyu ve sinir uçları yönünden zengindir. Montgomeri bezleri denilen ter bezleri mevcuttur ve bunlar kıl kökü taşımazlar. Meme başı uyarımı prolaktin ve oksitosin hormonu salgılanmasında önemli rol oynar. İnsan sütü meme bezi salgısının içeriğinde değişkenlik gösteren bir salgıdır. Kolostrum denilen ilk gün sütü olgun sütten farklıdır. Süt içeriği gün içinde ve zaman geçtikçe değişiklik göstermektedir. Bu değişikliğin önemli bir kısmı bebeğin barsaklarının fizyolojik gelişimine yardımcı olmaktadır. Sütün içeriğindeki maddelerin çoğu birden çok role sahiptir. İn
Son yıllarda kadınların çeşitli egzersiz programlarına olan ilgilerinin giderek artması bu aktivitelerin gebelikte de sürdürülmesine hatta özellikle bu dönemde estetik kaygılarla egzersiz yapma isteğine yol açmıştır. Fiziksel yönden aktif olan kadınların daha kolay doğum yaptıklarına dair kanıtlar çok eskilere dayanmaktadır. Gebelikte güvenli egzersiz sınırları nedir, ne tip egzersiz yapılmalıdır, egzersiz şiddeti ne olmalıdır, egzersizin anne ve bebekteki etkileri nelerdir, egzersiz doğumu kolaylaştırır mı ve doğum sonuçlarını nasıl etkiler? Gebelikte egzersizle ilgili çalışmalar sayıca az olup sonuçlar genellikle çelişkilidir. Bununla birlikte güvenlik sınırlarına dikkate edilerek yapılan orta düzeyde egzersiz kalp-damar kondüsyonunu sağlamakta ve gebelikte oluşabilecek kas-iskelet sistemine ait sorunları en aza indirgemektedir. Gebelikte Egzersizin Amaçları ve Kapsamı Gebelikte gerek fiziksel, gerekse ruhsal sağlığın korunabilmesi için kontrollü bir egzersiz programı oldukça yararlıdır. Egzersiz yapmak isteyen kadınların doğum ekibiyle işbirliği içinde olmaları esastır. Düzenli yapılan egzersiz faydalarını şu şekilde sıralayabiliriz; Fiziksel kondüsyonun korunmasını sağlar, duruş bozukluklarını önler, dolaşım ve sindirim işlevlerini düzenler, doğum için gereken kas aktivitesini destekler, annenin kilo kontrolünü sağlar, doğum sonrası iyileşmeyi hızlandırır.
1 –Kalori ve Ağırlık Artışı Gebe bir kadın gebe olmayana göre günde yaklaşık fazladan 300 kaloriye ihtiyaç duyar. Bu da yaklaşık %15′lik bir artış yani 2300 kalori/gün’dür. Günlük kalori gereksinimindeki artış sadece %15 iken bazı maddelere olan ihtiyaçtaki artış 2 katına kadar çıkabilir. Bu durum fazla beslenmenin değil dengeli beslenmenin önemini ortaya koymaktadır. Gebelikteki kalori tüketimi ilk 3 ayda en az düzeydeyken bu dönemden sonra hızlı bir artış gösterir. İkinci 3 ayda bu kaloriler başlıca plasenta ve embriyo gelişimini karşılarken son 3 ayda ise temel olarak bebeğin büyümesine harcanır. Normal sağlıklı bir kadında tüm gebelik boyunca önerilen kilo artışı 11-13 kg. Bu 11 kilonun 6 kilosu anneye, 5 kilosu ise bebeğe ve beraberindeki oluşumlara (plasenta, amniyon sıvısı) aittir. 2 – Karbonhidratlar Vücudun kalori gereksinimi 3 temel enerji kaynağı olan proteinler, yağlar ve karbonhidratlardan sağlanır. Eğer karbonhidratlar yetersiz alınırsa vücudunuz enerji sağlamak için proteinleri ve yağları yakmaya başlar. Böyle bir durumda 2 sonuç ortaya çıkabilir. Birincisi bebeğinizin beyin ve sinir sitemi gelişimini sağlayacak yeterli protein olmaz, ikincisi ise ketonlar ortaya çıkar. Ketonlar yağ metabolizmasının ürünü olan asitlerdir ve bebeğin asit baz dengesini bozarak beyin gelişimini olumsuz yönde etkileyebilirler. Bu nedenle hamilelikte
Bebek ve eşinin doğumundan sonra başlayan ve anne vücudunda gebelik sırasında meydana gelen fizyolojik değişikliklerin ortadan kalkması ve genital organların gebelikten önceki şekillerine dönmesine kadar olan döneme lohusalık dönemi denir, ortalama altı hafta kadardır. Ancak annedeki organ ve sistemlerin gebelik öncesi dönemdeki haline dönmesi aylarca da sürebilir. Lohusalık döneminde gebelik sırasında meydana gelen fizyolojik değişikliklerin tekrar eski halini almasına involüsyon denir. En önemli involüsyon rahimde meydana gelir. Gebelik sırasında rahimin hacmi ve ağırlığı önemli derece artar. Doğumdan sonra ise hızla eski halini almaya başlar. Vagina doğumu izleyen dönemde ödemlidir. Yumuşak ve gevsek olan vaginada morartılı sahalar vardır. Bebeğin geçişi sırasında ileri derecede gerilen Vagina doğumu takiben oldukça yavaş eski haline döner. Ancak hiçbir zaman eski halini almaz. Küçük ve büyük dudaklarda involüsyona uğrar ama tamamen eski haline dönemez biraz gevşek ve sarkık kalır. Ciltteki renk değişikliği lohusalık döneminde hızla azalır ve deri on gün içerinde eski görünümüne kavuşur. Lohusalık döneminde özellikle emzirme ile terlemenin fazla olması cilt dokusundaki ödemin hızla çözülmesine yardım eder. Gebelik sırasında gerilen karın duvarı doğumdan hemen sonra sarık bir görünüm alır. Yine gebelik sırasında karın derisi üzerinde mavimtırak kırmızı görünümlü stria gravida
Gebe kadın yapısal sorunu olmayan sağlıklı çocuk dünyaya getirmek ister. Genel toplumda büyük (major) anomalili çocuk sahibi olma riski %3-5 civarındadır. Fetal anormallikler için kullanılan ultrason ve biyokimyasal tarama testlerinin artan karmaşıklığının getirdiği yeteneklerin hem hekim açısından hem de hasta açısından önemi büyümektedir. Gebeliğin 11-14. haftası arasında rutin ultrason incelemesinin en sık karşılaşılan endikasyonları şunlardır; embriyonun yaşadığının değerlendirilmesi, gebelik yaş tayini, çoğul gebeliklerin saptanması ve tipinin belirlenmesi, ense kalınlığı ölçümüne bağlı olarak bebekte kromozomal anomali araması yapılması, 11-14. haftalar arasında ultrasonografi ile birlikte yapılan laboratuvar testleri şu an için fetal kromozomal anomali tanısında kullanılabilecek en önemli veridir. Fetal anomalinin değerlendirilmesi; teknolojik gelişmelerle özellikle yüksek frekanslı transvajinal ultrasonografi ile birçok ciddi fetal ve yapısal anormalliklerin tanısı gebeliğin 14. haftasından önce mümkün hale gelmektedir. Gebelik haftasının tayini; Son adet tarihi ile gebelik haftası tayini genellikle güvenilir olmayan bir yöntemdir. Kadınların ancak % 40 kadarı son adet tarihinden emin olduklarını bildirmişlerdir. Emin olduklarında dahi ultrasonografi bulgularıyla karşılaştırıldıklarında gebelik haftasını tam olmayarak belirttikleri daha sıklıkla görülmü
Genel olarak gebelik, kadın hayatının fizyolojik olarak normal ve eşsiz bir dönemi olarak değerlendirilmelidir. Bununla birlikte annenin veya bebeğin önceden var olan ya da beklenmeyen bir hastalığı gebeliği komplike edebilir. Risk, olumsuz bir sonucun olabilirliği veya olasılığı artıran faktörler olarak tanımlanır. 4 boyutlu ultrason Gebeliğin anne veya çocuk açısından olumsuz sonuçlanma olasılığı genel toplum arasındaki sınır riskten tanımlanabilen risk faktörü varlığından yüksekse “yüksek riskli gebelik” olarak adlandırılır. Risk değerlendirmesinde hastanın tıbbi, gebelikle ilgili ailevi ve genetik hikayesine yönelik sorular, beslenme alışkanlıkları, ilaç kullanımı, çevresel maruziyetler, hayat tarzı ve sosyal konumlar yer alır. Risk belirlemede belli başlı önemli faktörler vardır; Genetik faktörler, etnik faktörler, sosyoekonomik faktörler, mesleki faktörler, anne yaşı. Bu faktörlerden genetik faktörlerde amaç, problemli çocuğu olma ihtimali yüksek olan hastaların sağlıklı doğurma şansını en yükseğe çıkartmaktır.
Gebelik Takibinde Önemli Haftalar Fertilizasyonun yani döllenmenin 8-9. gününde kanda gebelik hormonu (beta HCG) pozitifleşmeye başlar.Bu değer her 48 saatte bir yaklaşık 2 katına çıkar.Bu artış yüksek olasılıkla gebeliğin normal yerleşim ve gelişimde olduğuna işaret eder.Gebelik hormonundaki bu artışın 48 saatte % 53 ten daha az olması yüksek olasılıkla yolunda gitmeyen bir gebelikle ilişkilidir.Bu durumda ektopik (dış) gebelik veya abortus (düşük) söz konusu olabilir. Özellikle gebelik uterus (rahim) dışında yerleşmiş ise dış gebeliğin erken teşhisi medikal (ilaçla) tedavi veya operasyon gerektiren durumlarda da laparoskopik (kapalı) ameliyat şansı açısından çok değerlidir..Bu nedenle gebeliğin başından itibaren doktor kontrolü çok önemlidir! Gebelik hormonu (beta HCG) düzeyi 1500’ün üzerine çıktığında transvajinal ultrason ile 6000’in üzerine çıktığında ise abdominal (karından yapılan) ultrasonda gebelik kesesi görülebilir hale gelir. Gebelik geç ovulasyon sonrası oluşmuş ise gebelik kesesinin görünmesi de geç olabilir.Bu durumda hekim hastayı gerekli görürse aralıklı olarak kontrole çağırabilir. Fetusa (bebeğe) ait ilk kalp atımları gebeliğin 6-7. haftalarında görülmeye başlanır. Standardizasyon sağlanması amacıyla tüm kadın doğum kliniklerinde gebelik haftası gebenin son adetinin ilk gününden başlanarak hesaplanır.Tüm ultrasonografi cihazlarının kalibrasyo